Kıbrıs, Doğu Akdeniz’de yer alan güzel bir adadır ve ziyaretçiler için çok çeşitli cazibe merkezleri sunmaktadır. Çarpıcı plajları, zengin tarihi ve büyüleyici köyleriyle tanınan Kıbrıs, dünyanın dört bir yanından gelen turistler için popüler bir destinasyondur. İşte Kıbrıs’ta ziyaret edilecek en iyi yerlerden bazıları
Salamis Antik Kenti
Kökeni M.Ö. 11. yüzyıla kadar uzanan Salamis Antik Kenti, Gazimağusa’nın kuzey bölgesinde Bronz Çağı’nda Tefkroslar tarafından kurulmuştur. 1952-1974 yılları arasında yapılan kazılarla ortaya çıkarılan Salamis Antik Kenti, Kuzey Kıbrıs’ta mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yerdir. Kalıntıları arasında yürürken, bir zamanlar Roma Dönemi’nde gelişen gymnasium, hamamlar, forum ve agoranın kalıntılarına hala tanık olabilirsiniz.
Girne Limanı
Girne’nin öne çıkan özelliklerinden biri, birbirine yakın mesafede bulunan büyüleyici antik limanı ve kalesidir. At nalı şeklindeki Girne Limanı, şehrin kalbinde yer almakta ve Girne’deki en önemli cazibe merkezlerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Limanı süsleyen yatların ve canlı balıkçı teknelerinin görüntüsü, hem yerel halkı hem de ziyaretçileri büyüleyen pitoresk bir manzara yaratmaktadır. İlginç bir şekilde, limanın yanı sıra çevresindeki restoran ve barlar da bir zamanlar Venedik döneminden kalma keçiboynuzu depolarıydı.
Girne Kalesi
Kuzey Kıbrıs’ın pitoresk Girne kasabasında yer alan Girne Kalesi, bölgenin zengin tarihi ve kültürel mirasının görkemli bir kanıtı olarak duruyor. Yüzyıllar boyunca entrika ve fetihlere tanıklık etmiş olan bu olağanüstü kale, ziyaretçilerine geçmişe doğru büyüleyici bir yolculuk sunuyor. Girne Kalesi’nin büyüleyici dünyasını keşfederken, hikayelerle dolu geçmişini ortaya çıkarırken ve onu mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yer haline getiren önemli cazibe merkezlerini vurgularken bize katılın.
Tarihi Bizans dönemine kadar uzanan Girne Kalesi, tarih boyunca çeşitli medeniyetler için stratejik bir kale görevi görmüştür. Kalenin kökenleri 7. yüzyıla kadar uzanmakta olup, daha sonra Lüzinyanlar, Venedikliler ve Osmanlılar tarafından eklemeler ve yenilemeler yapılmıştır. Mimari tarzların ve etkilerin bu şekilde bir araya gelmesi, hem hayranlık uyandıran hem de tarihsel açıdan önemli olan eşsiz bir atmosfer yaratmaktadır.
Girne Kalesi’nin içine adım attığınızda, geçmiş bir döneme ışınlanırsınız. Kalenin iyi korunmuş iç mekânı, tarihi eserler ve sergilerden oluşan bir hazineye ev sahipliği yapmaktadır. Önemli noktalardan biri, ziyaretçilerin MÖ 4. yüzyıldan kalma bir ticaret gemisinin kalıntılarına hayran kalabilecekleri Gemi Enkazı Müzesi’dir. 1960’larda Girne kıyılarının hemen açıklarında keşfedilen gemi enkazı, antik çağların deniz ticaretine büyüleyici bir bakış sunmaktadır.
Gemi Enkazı Müzesi
Kuzey Kıbrıs’taki Girne Kalesi’nin duvarları arasında denizcilik tarihinin büyüleyici bir hazinesi olan Gemi Enkazı Müzesi yer almaktadır. Bu eşsiz müze, MÖ 4. yüzyıldan kalma bir ticaret gemisinin olağanüstü kalıntıları aracılığıyla ziyaretçilere antik dünyaya bir bakış sunuyor. Bir keşif yolculuğuna çıkarken bize katılın ve Gemi Enkazı Müzesi’nin büyüleyici dünyasını keşfedin.
Antik Gemi Enkazının Ortaya Çıkarılması
Gemi Enkazı Müzesi’nin en önemli parçası, iki bin yıl önce Girne açıklarında kaderiyle karşılaşan ve iyi korunmuş bir ticaret gemisinin kalıntılarıdır. 1960’larda keşfedilen bu antik gemi enkazı, geçmişin deniz ticaret yollarına ve denizcilik uygulamalarına ışık tutan çok sayıda eser ortaya çıkarmıştır.
Deniz Ticaretine Bir Bakış
Müzeye adım atın ve geminin özenle korunmuş keresteleri ve yükünün şaşırtıcı görüntüsüne hayran kalın. Girne II ya da Girne Gemisi olarak bilinen gemi, Kıbrıs’ı Akdeniz’in geniş dünyasına bağlayan hareketli deniz ticareti hakkında paha biçilmez bilgiler sunmaktadır. Gemiden çıkarılan eserler, şarap ve zeytinyağı taşıyan amforalardan çanak çömleklere, saklama küplerine ve hatta yiyecek kalıntılarından oluşan bir koleksiyona kadar, antik denizcilerin günlük yaşamlarına ve ticaretlerine açılan bir pencere sunmaktadır.
Koruma ve Sergileme
Gemi Enkazı Müzesi, geminin kalıntılarını ve ilgili eserleri sürükleyici ve bilgilendirici bir şekilde sergilemek üzere özenle tasarlanmıştır. Geminin ustalıkla korunmuş gövdesi, ziyaretçilerin geminin yapısını ve işçiliğini takdir etmelerini sağlayacak şekilde merkezde yer almaktadır. Geminin yanı sıra, çıkarılan kargonun sergilenmesi ve interaktif sergiler, geminin tarihsel öneminin daha derinlemesine anlaşılmasını sağlayarak daha fazla bağlam sunuyor.
Gizem Ortaya Çıkıyor
Geminin batmasına neden olan koşullar tam olarak gizemini korurken, devam eden araştırmalar ve bilimsel analizler bu antik geminin barındırdığı sırları çözmeye devam ediyor. Uzmanlar, antik ticaret ağları, inşaat teknikleri ve denizcilik uygulamaları hakkında fikir edinmek için eserleri titizlikle inceleyerek denizcilik tarihi anlayışımızı zenginleştiriyor.
Bellapais Manastırı
Girne yakınlarındaki doğal Beşparmak Dağları’nda yer alan Bellapais Manastırı, büyüleyici bir ortaçağ simgesidir. Gotik mimarisi ve nefes kesen manzarasıyla hem turistlerin hem de yerli halkın gözdesi haline gelmiştir. Manastırın cazibesine bir de yakınlarda ikamet eden ve “Bitter Lemons” adlı kitabında manastırı ölümsüzleştiren ünlü yazar Lawrence Durrell ile olan bağlantısı ekleniyor. Bellapais Manastırı’nın öne çıkan özelliklerini ve edebi cazibesini ortaya çıkarırken bize katılın.
Ortaçağ İhtişamına Bir Bakış
Bellapais Manastırı, 13. yüzyılda inşa edilmiş olup, ziyaretçileri zamanda geriye götüren olağanüstü Gotik mimariyi sergiler. Manastır kilisesi, yükselen kemerleri ve karmaşık taş oymaları ile dönemin işçiliğinin bir kanıtı olarak durmaktadır. Salonlarını keşfetmek ve detaylara hayran olmak gerçekten büyüleyici bir deneyimdir.
Büyüleyici Manzaralar ve Huzur
Bir tepeye tünemiş olan Bellapais Manastırı, parıldayan Akdeniz de dahil olmak üzere çevredeki manzaranın nefes kesici manzaralarını sunmaktadır. Burası, ziyaretçileri duraklamaya ve etrafını saran doğal güzellikleri seyretmeye davet eden bir huzur ve sükûnet mekânıdır. Panoramik manzaralar tek başına görülmeye değerdir.
Manastır Kompleksini Keşfetmek
Bellapais Manastırı, manastır kilisesinin ötesinde keşfedilecek sakin bir kompleks sunmaktadır. Avluları, dehlizleri ve bahçeleri tefekkür için huzurlu alanlar sağlar. Her adım gizli köşeleri ve mimari harikaları ortaya çıkararak ziyaretçilerin bölgenin zengin tarihi ve maneviyatıyla bağlantı kurmasını sağlar.
Bellapais Manastırı, Gotik ihtişamı, panoramik manzarası ve edebi önemi ile Kuzey Kıbrıs’ta gerçek bir mücevherdir. İster mimari ihtişamını takdir edin, ister çevresinde huzur arayın ya da edebi bağlantılarından ilham alın, Bellapais Manastırı’nı ziyaret etmek unutulmaz bir deneyim vaat ediyor. Zamana meydan okuyan ve güzelliğiyle karşılaşan herkesi büyülemeye devam eden bu ortaçağ harikasını keşfedin.
Saint Hilarion Kalesi
Deniz seviyesinden 700 metre gibi etkileyici bir yükseklikte yer alan Aziz Hilarion Kalesi, muhteşem Beşparmak Dağları’nda yer alan üç kaleden biri olarak gururla ayakta durmaktadır. Zengin tarihi, nefes kesici manzaralarıyla birleşince mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yer haline geliyor. Adını 10. yüzyılda Kudüs’ten Kıbrıs’a göç eden bir azizden alan kaleye bir manastır ve kilise eşlik etmektedir. Walt Disney’in “Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler” filminde tasvir edilen büyüleyici kalenin, hayranlık uyandıran Aziz Hilarion Kalesi’nden ilham aldığı söylenmektedir. Bu görkemli kalenin harikalarını keşfederken bize katılın.
Efsanelerle Örtülü Bir Kale
Aziz Hilarion Kalesi yüzyıllar öncesine dayanan bir tarihe sahiptir. Efsaneye göre kalenin manastırı ve kilisesi, son yıllarında bölgede teselli ve maneviyat arayan Aziz Hilarion’u onurlandırmak için eklenmiştir. Kalenin kuytu köşelerini keşfederken, tarihin ağırlığını ve bu kutsal alanın büyüleyici cazibesini hissedebilirsiniz.
Disney’in Büyüleyici Şatosuna İlham Veren
Kendinizi Aziz Hilarion Kalesi’nin büyüleyici atmosferine bırakın ve bir aşinalık hissedebilirsiniz. Walt Disney’in sevilen animasyon filmi “Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler “de tasvir edilen ikonik kalenin muhteşem Aziz Hilarion Kalesi’nden ilham aldığı söylenmektedir. Kalenin yükselen varlığı ve masalsı ortamı, film yapımcılarının ve izleyicilerin hayal gücünü neden yakaladığını görmeyi kolaylaştırıyor.
Hayranlık Uyandıran Manzaralar ve Mimari Mucizeler
Kalenin dolambaçlı yollarında ve merdivenlerinde yükselmek, ziyaretçileri çevredeki manzaranın hayranlık uyandıran manzaralarıyla ödüllendirir. Kalenin seyir noktalarından kıyı şeridinin, inişli çıkışlı tepelerin ve pırıl pırıl Akdeniz’in panoramik manzaralarını seyredebilirsiniz. Siperleri, kuleleri ve surları da dahil olmak üzere kale içindeki mimari harikalar, askeri önemine ve inşaatçılarının mimari hünerlerine bir bakış sağlar.
Büyük Han
Hem Osmanlı mimarisinin hem de Lefkoşa’nın zengin tarihinin bir kanıtı olarak ayakta duran Büyük Han, hayal gücünü yakalayan olağanüstü bir yapıdır. 1572 ve 1579 yılları arasında inşa edilen bu mimari mücevher, Bursa’daki ünlü Koza Han’dan ilham almıştır. Kare planı ve iki katıyla Büyük Han, hem ticari hem de kültürel öneme sahip ikonik bir simge haline gelmiştir. Bu olağanüstü yapının büyüleyici tarihini ve canlı bugününü keşfederken bize katılın.
Osmanlı Mimarisinin Bir Mücevheri
Büyük Han, sadece Lefkoşa kenti içinde değil, Osmanlı mimarisi alanında da önemli bir yere sahiptir. XVI. yüzyılda inşa edilen han, dönemin karakteristik özelliklerini ve tasarım unsurlarını sergilemektedir. Bursa’daki Koza Han’ın etkisi kare planında ve iki katlı yapısında görülebilir ve bu da cazibesine ve tarihi önemine katkıda bulunur.
Ticaret Merkezi ve Otel Konaklamaları
Tamamlandığında, Büyük Han hem ticaret hem de misafirperverliği barındıran ikili bir amaca hizmet etti. Zemin katta dükkan olarak kullanılan toplam 68 oda bulunuyordu ve duvarları içinde hareketli bir pazar yeri yaratıyordu. Üst kat ise otel odaları şeklinde konaklama imkanı sunarak gezginler ve şehre gelen ziyaretçiler için bir dinlenme yeri oluşturmuştur.
Kültürel Bir Cennet
Büyük Han’ın ticari işlevi zaman içinde değişmiş olsa da, günümüz Lefkoşa’sında canlı bir kültürel merkez olmaya devam etmektedir. Han, geleneksel el sanatlarını ve hediyelik eşyaları sergilemek ve tanıtmak için yeniden canlandırılmıştır. Ziyaretçiler artık yerel zanaatkârların eserlerini gururla sergiledikleri çok sayıda dükkân ve tezgâhı keşfedebilirler. Karmaşık dokumalardan zarif çanak çömleklere ve eşsiz hatıralara kadar han, otantik kültürel hazineler arayanlar için bir sığınak haline gelmiştir.
Geçmişi Korumak
Aradan geçen zamana rağmen Büyük Han mimari bütünlüğünü ve kültürel önemini korumuştur. Restorasyon çalışmaları, hanın kentin zengin mirasının yaşayan bir kanıtı olarak kalmasını ve hem yerel halk hem de turistler için bir buluşma yeri olarak hizmet vermesini sağlamıştır. Tarihi cazibesi ve canlı enerjisinin karışımı, kapılarından içeri adım atan herkes için unutulmaz bir deneyim yaratmaktadır.
Karpaz Yarımadası ve Apostolos Andreas Manastırı
İngilizler tarafından ‘panhandle’ olarak da bilinen Karpaz Yarımadası, Kıbrıs’ın kuzeydoğu kesiminde yer alır ve zamanın donmuş gibi göründüğü bir yerdir. Karpaz, olağanüstü doğal güzellikleriyle ünlüdür ve evcilleşmemiş eşekleriyle de aynı derecede ünlüdür. Uçsuz bucaksız kumsalları kilometrelerce uzanır. Yarımadanın en uzak noktasında, mucizevi Aziz Andrew’a adanmış kutsal bir yer olan Apostolos Andreas Manastırı yer almaktadır. Bu bölge, keşfedilmeyi bekleyen antik kentler, bazilikalar, kalıntılar, mezarlar ve sayısız diğer tarihi simge yapılarla doludur.
Mavi Köşk
Mavi Köşk olarak da bilinen Blue Mansion, 1973 yılında eksantrik Kıbrıslı Rum girişimci Byron Pavlides tarafından inşa edilmiştir. Bu iki katlı villa 16 odaya sahiptir ve Yunan, İtalyan, Türk ve Doğu Akdeniz tarzlarından mimari etkilerin bir karışımını sergilemektedir. Dönemine göre en ileri teknolojiyi kullanan villada, evden yeraltı sığınaklarına giden iki gizli tünel bile bulunmaktadır. Mavi Köşk inkar edilemez derecede görkemli ve estetik açıdan hoş olsa da, köşkün büyülü cazibesine asıl katkıda bulunan şey onu çevreleyen büyüleyici efsaneler ve mitlerdir.
Gazimağusa’nın Suriçi Bölgesi
Suriçi olarak bilinen Gazimağusa Suriçi, şu anda Lala Mustafa Paşa Camii’ne ev sahipliği yapan büyüleyici bir destinasyondur. Bu kentin önde gelen turistik mekânlarından biri de Aziz Nikolaos Katedrali’dir. Suriçi’nin tarihi sokaklarında, özellikle de Venedik surlarının uzun ve heybetli durduğu Deniz Kapısı yakınlarında yürümek, zamanda geriye doğru bir yolculuk sunmaktadır. Ziyaretçiler civarda Aziz Markos’un aslan heykelini ve adını Shakespeare’in ünlü oyunundan alan Othello Kalesi’ni keşfedebilir. Surların içindeki sokaklar araç trafiğine kapalıdır ve dükkanlar, kafeler ve restoranlarla doludur.
Kantara Kalesi
Girne Dağları’nın en doğusunda yer alan Kantara Kalesi, deniz seviyesinden 700 metre yükseklikte, kuzey sahil şeridi, Mesarya Ovası ve Karpaz Yarımadası’nın panoramik manzarasını sunan stratejik bir konuma sahiptir. Üst katlarını bir asır önce kaybetmiş olmasına rağmen kale, muhafız binası, kale komutanı odası, kışlalar, batı tarafındaki depolar ve derin sarnıçlar da dahil olmak üzere alt katlarını hala korumaktadır. Dış duvarları keşfetmek, her fırsatta daha fazla kalıntı ve hayranlık uyandıran manzaralar ortaya çıkarmaktadır. Efsaneye göre 101 odası olduğu söylenen Kantara Kalesi’nde 101. odayı keşfeden şanslı kişi cennete girmeye hak kazanacak. Kalenin kaçırılmaması gereken bir bölümü, duvarlarında bir zamanlar okçuların yaklaşan düşmanlara ok atması için açıklık görevi gören uzun ve dar yarıklar bulunan Kuzeydoğu Kulesi’dir.
Aziz Barnabas Manastırı
Aziz Barnabas Manastırı – 477 yılında Bizans imparatoru Zeno tarafından inşa ettirilen Aziz Barnabas Manastırı, Gazimağusa’nın Tuzla Köyü yakınlarında, Salamis Nekropolü’nün batı ucunda, Kraliyet Mezarları’nın yakınında yer almaktadır. M.S. 45 yılında antik Salamis’te ikamet eden Barnabas, kendisini İncil’in öğretilerini tüm Kıbrıs’ta, özellikle de Salamis civarında yaymaya adamıştır.
Manastır, kuruluşundan iki yüzyıl sonra saldırılar nedeniyle harap olmasına rağmen, sadece temeli ayakta kalmayı başarmıştır. Tarihi 1750 yılına kadar uzanan ve restore edilen Aziz Barnabas Manastırı günümüzde iki müzeden oluşmaktadır: İkona Müzesi ve Arkeoloji Müzesi. Arkeoloji Müzesi’nde Salamis’te ortaya çıkarılan eski el yapımı eserler sergilenirken, İkona Müzesi’nde 18. yüzyılda Mağusa’daki çeşitli kiliselerden toplanan ve aslen Aziz Barnabas Manastırı’nda bulunanlar da dahil olmak üzere çeşitli ikona koleksiyonları sergilenmektedir.
Namık Kemal Zindanı
Gazimağusa Suriçi’ndeki Venedik Sarayı’nın avlusunda yer alan Namık Kemal Zindanı, ünlü oyun yazarı ve şair Namık Kemal’in 38 ay sürgünde kaldığı yer olarak tarihi bir öneme sahiptir. Sürgüne gönderilmesi, oyunlarından birinde Osmanlı sultanlarını cüretkâr bir şekilde eleştirmesinin sonucudur.
Bu taş zindanın zemin katında saray avlusuna açılan bir kapı ve demir parmaklıklarla donatılmış küçük bir pencere bulunmaktadır. Dik bir taş merdivenle çıkılan zindanın üst katında ziyaretçiler, bir zamanlar Namık Kemal’e ait olan belgelerin sergilendiği bir sergiyi gezebilirler. Mütevazı boyutuna rağmen sadece iki penceresi bulunan zindan, Namık Kemal’in hapsedildiği süre boyunca maruz kaldığı koşullara dair bir fikir vermektedir.
Vouni Sarayı ve Harabeleri
Gemikonağı’nın 9 km batısında yer alan ve deniz seviyesinden 250 m yükseklikte bulunan Vouni Sarayı, Soli antik kentinin doğusundaki yüksek bir tepede gururla durmaktadır. Soli üzerinde kontrol sağlamak amacıyla M.Ö. 500 yıllarında inşa edilen bu saray, üç tarafı boyunca dizilmiş toplam 137 oda ile merkezi bir avludan oluşan dikkat çekici bir düzene sahiptir. M.Ö. 380 yılında çıkan yıkıcı bir yangın sarayı harap edene kadar yüzyıllar boyunca Soli sakinleri için yerleşim merkezi olarak hizmet vermiştir.
Geçen zamana rağmen, Vouni Sarayı’nın önemli bölümleri zamanın testine dayanmıştır. Ziyaretçiler, dikkat çekici bir şekilde korunmuş atrium, yaşam alanları, sütunlu avlu, mutfak avlusu, sarnıç, tahıl ambarları, banyolar, oturma odaları ve ofislere hayran kalabilirler. Bu kalıntılar, sarayın geçmiş sakinlerinin mimari ihtişamına ve günlük yaşamına bir bakış sunarak, bu antik alanın zengin tarihine göz atmamızı sağlıyor.
Güzelyurt Arkeoloji ve Doğa Tarihi Müzesi
Güzelyurt Arkeoloji ve Doğa Tarihi Müzesi – Aziz Mamas Manastırı’nın bitişiğinde yer alan müze, Güzelyurt Piskoposu’nun eski sarayında yer almaktadır. Müzenin zemin katı, jeolojik örneklerin yanı sıra Kıbrıs’a özgü balık, memeli ve kuşların tahnit edilmiş örneklerinin sergilendiği büyüleyici bir doğa tarihi sergisine ev sahipliği yapmaktadır. Ziyaretçiler adanın çeşitli flora ve faunasını keşfedebilirler.
Üst katta, arkeolojiye adanmış bir bölüm ziyaretçileri Neolitik ve Tunç Çağlarında bir yolculuğa çıkarıyor. Bu sergide, bir zamanlar bölgede gelişen eski uygarlıklara ışık tutan eserler sergilenmektedir. Özellikle ikinci ve üçüncü odalarda sergilenen Tumba Tou Skuru yerleşimine ait eserler de dikkat çekicidir.
Güzelyurt Arkeoloji ve Doğa Tarihi Müzesi, doğa harikaları ve arkeolojik hazinelerin büyüleyici bir karışımını sunarak, ziyaretçilere Güzelyurt bölgesinin ve Kıbrıs’ın zengin kültürel ve doğal mirası hakkında daha derin bir anlayış sağlıyor.
Altın Kumsal
Altın Kumsal – Pitoresk Karpaz Yarımadası boyunca yer alan Altın Kumsal, Akdeniz kıyı şeridini süsleyen bozulmamış bir mücevherdir. Nefes kesici güzelliğiyle tanınan bu plaj, parıldayan mavi suları ve 2 kilometrelik etkileyici bir alana yayılan altın rengi kıyı şeridiyle övünmektedir. Ziyaretçilere gevşemeleri, güneşi içlerine çekmeleri, sahil boyunca keyifli yürüyüşler yapmaları ve kristal berraklığındaki masmavi suların ferahlatıcı kucağına kendilerini bırakmaları için cennet gibi bir ortam sunmaktadır. Golden Beach, deniz kenarında huzur ve doğal ihtişam arayanlar için gerçekten büyüleyici ve gençleştirici bir deneyim sunuyor.
Long Beach
Long Beach – Gazimağusa ile Boğaz Köyü arasında yer alan ve Gazimağusa’ya arabayla 10 dakikalık mesafede bulunan Long Beach, 3 kilometrelik muhteşem bir alan boyunca uzanmaktadır. Cazibesiyle tanınan bu plaj, lüks sahil şeridi, parıldayan altın kumları ve kristal sularıyla ziyaretçileri cezbeden Kuzey Kıbrıs’ın sevilen bir destinasyonudur.
Son zamanlarda Long Beach kayda değer bir dönüşüm geçirerek bir eğlence cennetine dönüşmüştür. Artık yavaş yürüyüşler veya canlandırıcı bisiklet gezintileri arayanlara hitap eden iyi döşenmiş yürüyüş ve bisiklet yollarına sahiptir. Plajda ayrıca çocuklar için oyun alanları ve yetişkinler için açık hava spor aletleri bulunmakta ve aktif uğraşlar için keyifli bir ortam yaratmaktadır.
Maceracı ruhlar Long Beach’te katılabilecekleri bir dizi heyecan verici aktivite bulacaktır. Rüzgar sörfü, yamaç paraşütü ve tüplü dalış, plaj deneyimine ekstra bir heyecan katan heyecan verici seçeneklerden sadece birkaçıdır. Long Beach, doğal ihtişamı ve çeşitli eğlence olanaklarıyla ziyaretçileri büyülemekte ve ziyaret eden herkes için unutulmaz ve keyifli bir konaklama sağlamaktadır.
Glapsides Plajı
Glapsides Plajı – Gazimağusa’nın büyüleyici sahil şeridi boyunca yer alan Glapsides Plajı, kilometrelerce uzanan geniş bir halk plajıdır. Kristal berraklığındaki suları ve bozulmamış beyaz kumsalı ile plaj meraklıları için cennet gibi bir sığınaktır.
Glapsides Plajı’nın dikkat çekici özelliklerinden biri de çocuklar için uygun olmasıdır. Denizin sığ ve sakin olması, burayı küçüklerin rahatlıkla su sıçratması ve yüzmesi için ideal bir oyun alanı haline getirmektedir. Ebeveynler, çocuklarının nazik dalgaların tadını güvenle çıkarabileceğini bilerek gönül rahatlığı içinde olabilirler.
Glapsides Plajı, ziyaretçilerin plaj deneyimini geliştirmek için bir dizi olanak sunmaktadır. Kiralanabilen şezlonglar, dinlenmek ve güneş ışınlarını içinize çekmek için rahat bir alan sağlamaktadır. Maceracı ruhlar, jet ski ve deniz bisikletlerinin heyecanını yaşayabilir ve günlerine ekstra bir heyecan katabilir.
Daha fazla rahatlık için plajda, ziyaretçilerin serinletici bir yüzmeden sonra tuz ve kumdan arınabilecekleri duşlar bulunmaktadır. Açlık grevleri durumunda, istekleri tatmin etmek ve enerjiyi yenilemek için çeşitli lezzetli seçenekler sunan bir restoran beklemektedir.
Glapsides Plajı, ziyaretçileri gevşemeye, çevrenin güzelliğinin tadını çıkarmaya ve denizin nazik dokunuşları arasında değerli anılar yaratmaya davet ediyor.